İsimlerinden de anlaşılacağı üzere Dünya tarihindeki hiçbir kabilenin uygarlığın, milletin ya da devletin farkında olmadığı meleklermiş Unutuluş Melekleri. Bilenler bilmeyenlere anlatmamışlar ve bilenler zamanla öldükçe; melekler bilinirliklerini yitirmişler belki de. Bunu hiçbir zaman bilememiş bu hikâyeyi bilip nesillerce anlatan 'bilenler'. Bu sebeplerden ötürü 'bilenler' -ki biz onlara bu hikâyede bilenler diyeceğiz- onlara aynı zamanda Unutulmuş Melekler de derlermiş. Çünkü unutulmuş meleklermiş onlar...
Melek olmalarından da anlaşılacağı gibi
bulutların üzerinde yaşarmış Unutuluş Melekleri. Sıradan
bulutlar değilmiş yalnız; kümülüs bulutları olmalıymış özellikle.
Nedenini ne onlar ne de bilenler bilirmiş. Havanın güneşli olduğu vakitlerde
güneş bu kümülüslerin altına vurmazmış ve bu yüzden gri görünürmüş dünyadaki
bilenlere bulutlar. O zaman anlarmış bilenler meleklerin uyandığını. Çünkü melekler
bir tek bulutlara güneş vurduğunda gösterirmiş kendini bilenlere.
Güneşli havalarda bilenlere bakan yüzü gri olan bembeyaz kümülüslerden sızan
huzmelerle yeryüzüne değermiş melekler. Yeryüzünde hiç bitmeyen ve sonsuza
kadar devam edecek görevlerini yapar ve sonra güneşli havaların bitmesine yakın
grileri beyaza döndüğünde bilenlere yakın yüzü bulutların; gidermiş melekler.
Yeryüzüne değmelerinden anlaşılacağı üzere
görevleri varmış meleklerin. Masum herhangi bir varlık yeryüzüne değiyorsa
ve gitmeyi bekleyecek kadar uzun katlanıyorsa buna; mutlaka en az bir görevi
olduğuna inanırmış bilenler. Meleklerin masum olduğuna da inanırlarmış.
Kendileri de masummuş çünkü. Sadece kendileri bilirmiş neyin masum
olduğunu çünkü onların masumuymuş o ve onların bilen olmasının
ehemmiyeti bundanmış. Yalnız kendilerinin bildiği bu meleklere ve henüz yeni doğanlara
masum dermiş bilenler. Çünkü yeni doğanları masumlaştıranın da melekler olduğunu
bilirlermiş. Meleklerin görevi buymuş. Yeni doğanları izlerlermiş beyaz
kümülüslerin üzerinden ve vaktin gelmesini beklerlermiş. Ne zaman
bilenlere bakan yüzü gri olursa bulutların o zaman hava güneşli demekmiş ve
güneşli havalarda huzmelerle inerlermiş melekler. O zaman yeni doğanlara
dokunma zamanıymış ve bilenler bunu da bilirlermiş. Beklerlermiş meleklerini
ve yeni doğanları melekler için kucaklarında olurmuş. Melekler huzmelere sıkı
sıkıya tutunurmuş tek elleriyle. Diğer elleri yeryüzüne uzanırmış yeni
doğanlar için. Üst dudaklarının burunlarıyla arasına ince ve narin parmaklarını
en az huzmeler kadar belli belirsiz dokundururlarmış; yeni doğanların.
İsimlerinden de anlaşılacağı üzerine
unutsunlar diye yaparmış melekler bunu. Yeni doğmadan önce ne varsa
yasakmış yeryüzünde. Geleceği hatırlamak ve yeni doğmadan önceki
geçmişi hatırlamak ve bilenlerin bu hikâyeyi anlatırken hatırlayamadıkları bazı şeyleri
daha hatırlamak yasakmış. Her yeni doğanın yeni doğmadan önceki geçmişinde
bir Unutuluş Meleği olurmuş. Meleklerin yeni doğanlara unutturduğu şeylerden
biri de buymuş ve bunu da bir tek bilenler bilirmiş. Her Unutuluş Meleği
doğmadan önce bir de orada dokunurmuş yeni doğanına burnuyla dudağı arasında
kalan yerden. Bunun bir önemi yokmuş aslında unutuluş açısından.
Bilenler masum olan şeylerin yeryüzüne inmeden böyle vedalaştıklarına
inanırlarmış aralarında. Yeni doğanların unuttukları şeylerden biriymiş bu
da.
Bilenlerin varlığından
da anlaşılacağı üzere hepsi unutmazmış yeni doğanların. Bazı melekler
masum olmadıklarından mıdır güçleri kalmadığından mıdır bilinmez sıkı sıkıya
tutunmazlarmış huzmelerine ve öylece dokunurlarmış yeni doğanlarına.
Böyle yeni doğanlar unutmazlarmış. Unutulmuş Melekler olurmuş o
melekler. Ve böyle yeni doğanlar, ‘bilenler’ olurlarmış büyüyünce. Çünkü
onlar unutmazmış. Geleceği, yeni doğmadan önceki geçmişi ve kendilerinin o
anda hikâyeyi anlatırken hatırlayamadığı şeyleri de; unutmazlarmış.
Huzmeler silindiğinde,
gri rengi beyaza döndüğünde yeryüzüne bakan kısmı kümülüslerin ve melekler
çekildiğinde yeryüzünden; masum olmayan hiçbir şey kalmazmış. Yeni doğanlar
hatırlamazlarmış yeryüzünde hatırlanması yasak olan şeyleri, bilenler
hatırlarmış elbet ama kendileri de masummuş çünkü kimse bilmezmiş onların
unutmadığını.
Yağmurlardan da anlaşılacağı üzere
bazen ağlarmış Unutulmuş Melekler. Huzmelerine sıkı sıkıya
tutunamayan meleklermiş onlar. Şaşırmazlarmış ağlamalarına çünkü
çok iyi bilirmiş ki bilenler; masum olan şeyler hata yapmayı sevmezler.