Friday, August 28, 2015

'Daha Karanlık' Karanlık Varmış!

   Az önce yaklaşık 4 mahallede birden elektrik kesildi ve bu yüzden mükemmel bir karanlık vardı. Sokak lambaları bile yanmıyordu. Bütün sokağı ve görebildiğim her yeri baştan sona tamamen ilk kez karanlık görüyordum ve hayran olmuştum. Geceden utanmasam heyecandan çığlık atabilirdim... Tüm insanlık uyuyordu. Tek bir motorlu araç sesi yoktu. Dolunay vardı! Dolunay'ı görüp verdiğim tepkiler arasında diğerlerinden farklı olanı sadece bu gecekiydi. "İronik" dedim. Rüzgar şiddetli ve sesliydi, sadece gece öten böceklerin ve rüzgarın sesi vardı.
Külliyen boşlukta gibi, apocalypse filmlerinden birinin içine düşmüş gibiydim. Yalnızlığın orgazmı böyle bir his olmalıydı.
   Birkaç dakika hayranlıkla izledim.
   Sonra büyük sitelerden birini aydınlatan sıra sıra dizilmiş lambalar yandı sırasıyla. Ve sonra apartmanların açık kalmış tüm ışıkları. Elektrikle çalışan aletlerin -çıkardıklarını daha önce fark etmediğim- bütün sesleri tekrar canlandı, yine sırayla. Elektriğin geldiğini o an anladım ve büyülü göründü. Gerçekten büyülüydü. Sokak lambaları olduğum yere yaklaşarak sokağın başından itibaren yanmaya başladılar. Şaşkınlığımı kendimden bile gizleyemeyerek ellerimi ağzıma götürüp aptallar gibi izledim sadece. Sıra bana en yakın olan sokak lambasına geldiğinde karşı apartmanın camından yansıyan ışık gözlerimi rahatsız etti ve kafamı çevirirken Dolunay'ı gördüm.
   O lambanın altında yaşananları düşündüm.
   Bu gerçekten yaşandı.
   Buna neden bir tek ben şahit oldum?!

Wednesday, August 26, 2015

Kadın, gitme.

  Senelerce sizin olmuş bir adamın bir anda gidişinden daha acıdır hiç sizin olmamış bir kadının alıştırıra alıştıra gitmesi. Çünkü bir kadın giderken de güzeldir. Giderken de saçlarının rengi aynıdır ve yine güneş vurduğunda o çok sevdiğiniz gölgeleri gösterir kendini, yine hayran bırakır. 

   Hamlet'ten bir tirat.

   Hiç benim olmamıştı. "Gitmem gerekiyor" derken ve "anlatmak istiyorum sana, senelerce" derken olmuş olabilir. En azından benim olduğunu en yoğun hissettiğim ama yine söyleyemediğim... neyse. 
   Gitmesi gereken bir kadından daha meczup biri varsa o da gitmek istemeyen ama gerçekten gitmesi gereken bir kadındı. Bir kadının kaldığı sürece tehlikeli olduğunu bir kadın değil de kim bilebilirdi.

   Yılmaz'dan bir şiir.
  
   Elbette kalmak isteyen bir kadın. Gitme demek asıl öyle anlarda zordu. Gitme demek çirkindi! Gitmek güzeldi. Kadın güzeldi, çok güzeldi. Giderken nasıl olur merak ettirdi. Nasıl gitme diyebilirsiniz ki saçlarının arasında bir gece yarısı karanlığında bile gölgeler olan, hiç görmediğiniz bir kadına. Nasıl gitme diyebilirsiniz ki görmeden, körken. 

   Sezen'den bir şarkı.

   Kaçınız bir körü gitme derken gördü. -Daha kör olup olmadığınızı bana değil kadına ispatlayın, zira o gitmiyordu geliyordu.-
   Hem kördü hem gelmekteydi hem gitmesi gerekiyordu. Bu kadar özrü birarada bulundurduğu halde, sabaha karşıydı, hala gölgeleri vardı; yüreğinde. Hala anlatmak istiyordu delicesine bir sarartı varken Ay'ın üzerinde. 
Ama gitmekle yetindi.
Kadınlar bazen sadece tek bir şeyle yetiniyorlardı, kendimden biliyorum. 

   Saçlarından bir gölge.

   Gitme.