Tuesday, March 12, 2019

Divit, Parşömen, Mürekkep.



  
 '' Çirkin bir kalemin denk gelmesi de güzeldir.
   Koskoca kalemler yığınından.
   Bir kadının ağzındaki -yatmazdan önceki- diş fırçasından, katladığı çarşaftan, geceye karşı içtiğin şaraptan daha güzel olamasa da.
   
   Saçlarını kızıla boyatmak kalbinin kızılını akıtacak zannedersin.
   Bu da salaklıktır.
   Bir anlık verilmiş kararlarının arkasına sığınamamakta ararsın bütün kızıllıklarının suçunu.
   Başka kızıllara kızarken, yazılarında ısrarla kelime şakaları yaparsın.
   Bu da bir çeşit salaklık.
   Yerli [(yersiz)] salak hissetmek de.

   Kadın sana bir kalem, bir de kağıt almıştır.
   Bir kalem.
   Bir kağıt.
   Kalem divit;
   Kağıt parşömen,
   Şarap kırmızı,
   Kadın güzeldir.
Kadının gözleri dalar, ağlayamaz.
Erkeğe ağlar, kadına ağlayamaz.
Sana ağlayamaz.
Yalnız kaldığında ağlar.
   Saz çalarken sigara yakan baban sağ köşende durur.
Yine de ağlayamaz.
Fotoğraf albümleri el değmelerinden orospu olur.
Anı kutularına tecavüz edilir.
Yine de.
Ağlayamaz.
Nefes kalmaz çok sigara içen öğrencilerin o kadar da çok havalandırılmayan odalarından kimseye.
Özlenen kimse kalmaz.
O kadar çoktur ki;
kimseye kalmaz.

Çokluğun hesabının yine aynı çokluktan yapılmadığı coğrafyalarda çokluğa bereket derler.
Karıncalara da.
Öğrenciyken buna kızarsın.

Yine de. Ağlayamaz.

   Aynı pencereden ''uzaklar'' diye baktığın yerler yakının olduğunda büyürsün. Ne hayatlar var'ı ''benim hayatım'' kıldığında uzaklaşırsın zenginliğin sefaletinden ve yine aynı durum uzaklaştırır seni özgürlüğün zincirlerinden. Köle oluşlarından.
   Verdiğin her karar bir köle olmaktır aslında ve sen öyle kızgınsındır ki bu köle olmalara bir önceki cümleye koyduğun virgülden önceki tırnak işaretlerinin kısıtlandırmalarına, satırlarını senden izin almadan kestirip atan satır sonu çizgilerine... 
Bile kızarsın.
Yine sen yazdığın için onları karşına alıp soramazsın.
Bu yüzden elinden geldiğince kısa kesersin satırları. Araya çizgiler girmesin diye. 
Bu yüzden tırnak içine almazsın önceden söylenmiş her sözü.

   Önceden söylenmiş her söz tüketilmiş, eskimiştir çünkü.
Bir şarapla bir plağın ortak yönlerinden biridir ki; eski güzeldir. Tırnak içine  alınan ne vardır ki güzelliğini yitirmemiş?
Bir kadını tırnak içine almakla; eski güzel bir sözü, eski güzel bir şarabı, eski güzel bir plağı tırnak içine almanın kocaman bir farkı vardır.
Yazar burada bu farktan bahsetmez.
Böyle şeyleri şair anlatır.
Çünkü sen ne anlatırsan anlat...
Hayır.
Öyle değil.
Şarabın bittiğinde yatarsın.

Şarabın sonsuz, eski ve güzel plakların sonsuz, kadının da
Sonsuz
Olduğu bir dünyada
Neşe Karaböcek'in kıymeti bilinmezdi ki.


Plakların taş cızırtısını uzaklara baktığın o pencereden tahayyül edemediğin kadar şimdiye büyüdüğünde; yıllar geçmiştir.
Yıllar, geçince değerlenir.
Kadınlar da
Şarap da
Plaklar da.
Asu Maralman da.
Yakılmış ve içilmeye boyun bükmüş sigaranın bıkmış kül uzunluğunda vardır bir tek; denizin geniz yakan kokusuna duyulan özlemini tüm ilklerini biriktirdiğin bir yaşına ya da bir şehre ya da bir odaya daha da acısı bir ana pay biçmenin şairane hüznü. 
Her durum birbirine dert yanar.

Yine de. Ağlayamaz.

Aynı şarap vişne tadı verir.
Aynı şarap ayrılık.
Sağındaki fotoğraf albümleri de önemli. 
Bazen İstanbul'u özletir.
Gittiysen Çanakkale'yi.

Kadın'ın yatağına gitmek istediğinde de kadını.
Yumuşatıcı kokusunu.
Şaşıracaksın ama,
Yine aynı şaraptır;
Mideni bulandıran.Uyutmayan, geceye baktıran, çirkin ama partizan bir adamın şiirlerini dinleten, izleten, susturan, söyleten...
Yazdıran bile
Aynı şaraptır.
Aynı kadındır.
Neyse.


Tek dişli canavarın ömrü yettiğince yanacağına lanet ettiğin en güzel ışıkların bile bir ömrü vardır.
Filozofların çağının hiç geçmeyeceğine olan inancını bile yıkabilecek güçte olduğuna inandığın kadının dahi; seni beklemeye dayanamayacak bir uykusu vardır.
En güzel çağların en güzel öncelerinden kalma optik illüzyonların bile seni yanıltamayacağına inandığın fotoğrafların;
İlkokul tarih çizelgelerinden beridir anı anılmayan uygarlıklarda tanısı icat konulmuş paranın aldığı kalemin,
Sokak lambalarının saat sınırlarıyla; kendisini tanımamasına küstüğü annesine küser gibi küsmüş bir küçük çocuk burukluğuna girmesine müsaade eden gecenin bile...
Bitmeyeceğini sanırsın. 
Kalem biter.
Gece biter.
Fotoğraflar biter.
Işıklar biter.
Plaklar biter.
Sabır biter.
İnsanlık biter
Aşk biter.
Sevgi, saygı biter.
Kadın.
Biter.

Yazmak bitmez. ''