Friday, January 4, 2013

Siktir et.

   Hadi gidelim ya... Olimpos'a gidelim. Taş, beton yolların sonunda varılan sonsuz kum tanelerinin özgürlüğüne gidelim. Tuzlu su genzimizi yakıp öksürükten geberene kadar, ayağımıza batan deniz kabukları ayağımızı kanatana kadar yürüyelim. Saçlarımız suyun üstünde kalana kadar, su üstünde kabarcıklar olana kadar, dalgakırana varana kadar uçalım. Geri dönerken donalım. Taş evler görelim yolda, durup fotoğraflar çekelim kadraja o evlerin girmediği. Gökyüzünü ve denizi aynı anda çekelim. Sonra o makine piksellerine ayrılana kadar darp edelim. Atıp sektiremediğimiz taşları bulmak ve yok etmek için tekrar girelim buz gibi suya. 

   Adını bilmediğimiz semtlerde adını bilmediğimiz sokaklarda kaybolmaktan korkalım, korkumuzdan durmadan gidelim. Sürekli korkmaktan özgür olmanın ne demek olduğunu yazalım afiş ve reklamın yasak olduğu her duvara. Oralar boş kalmasın diye. Adını bilmediğimiz binaların merdivenlerinde uyuyakaldığımız için sabah 20 yaşındaki yaşlılardan azar işitelim. Onlara bakıp ''dünya yörüngesinden fırlayacak'' diyelim. Saati bilmediğimizden hiç, hava kararmaya dönünce uyanalım. Işıktan ve gürültüden, sonsuz neşeden sıkılıp uyuyalım saat altıkırkbeş'te. Sonsuz geceye doğalım her 'sabah'. 


Siktir et bunları. 


Hadi gel... Olimpos'a gidelim. Bir banka oturup dönme vaktini bekleyelim.


No comments:

Post a Comment