Monday, April 15, 2013

Bazen olur böyle.

   Rüzgârdım işte. Rengim,cinsim,şiddetim... Ne fark eder. En basit tanımla;kendi kendine zarar verir bir rüzgar. Hadi oradan! Kendime zarar veriyormuşum. Bu çok umurumdaymış gibi...
İnsanlar sadece kendileri kadar varlar. Kendi rüzgarları, kendi  paralel ve meridyenlerinin oluşturduğu parmaklıklar kadar...
   Öyleydi. Kızgındım.
   Oldukça köfte kokan...bir köfteci. Evet, oldukça köfte kokan ve oldukça köfte satan bir köftecide; kızgındım. En az benim kadar kızgın yağın sesi, içerideki -dışarıya oranla- sıcak havanın ormana ve yağan doluya bakan pencereyi buğulayıp, büyülediği köftecide; kızgındım.
   Bir şeye değil; bir hiçe. Belki riyakar insanlara. Gerçekleşmeyen hayallere -aslında sadece hayallere-. Tersi çıkan rüyalara. Zor ideallere. Az pişen köfteye. Karabibersiz domatese. Soğuktan donan; ama asla üşümeyen ellerime.
   Kızgındım.

+Başka bir şey?
-İstemem, sağ olun.
+Ama s-s siz, böyle...
-Yo, üşümüyorum.
+Afiyet olsun.

No comments:

Post a Comment