Hamlet'ten bir tirat.
Hiç benim olmamıştı. "Gitmem gerekiyor" derken ve "anlatmak istiyorum sana, senelerce" derken olmuş olabilir. En azından benim olduğunu en yoğun hissettiğim ama yine söyleyemediğim... neyse.
Gitmesi gereken bir kadından daha meczup biri varsa o da gitmek istemeyen ama gerçekten gitmesi gereken bir kadındı. Bir kadının kaldığı sürece tehlikeli olduğunu bir kadın değil de kim bilebilirdi.
Yılmaz'dan bir şiir.
Elbette kalmak isteyen bir kadın. Gitme demek asıl öyle anlarda zordu. Gitme demek çirkindi! Gitmek güzeldi. Kadın güzeldi, çok güzeldi. Giderken nasıl olur merak ettirdi. Nasıl gitme diyebilirsiniz ki saçlarının arasında bir gece yarısı karanlığında bile gölgeler olan, hiç görmediğiniz bir kadına. Nasıl gitme diyebilirsiniz ki görmeden, körken.
Sezen'den bir şarkı.
Kaçınız bir körü gitme derken gördü. -Daha kör olup olmadığınızı bana değil kadına ispatlayın, zira o gitmiyordu geliyordu.-
Hem kördü hem gelmekteydi hem gitmesi gerekiyordu. Bu kadar özrü birarada bulundurduğu halde, sabaha karşıydı, hala gölgeleri vardı; yüreğinde. Hala anlatmak istiyordu delicesine bir sarartı varken Ay'ın üzerinde.
Ama gitmekle yetindi.
Kadınlar bazen sadece tek bir şeyle yetiniyorlardı, kendimden biliyorum.
Saçlarından bir gölge.
Gitme.
No comments:
Post a Comment