Monday, October 8, 2012

Kar...



 ''  Ateşe âşık küçük bir kar tanesiyim ben… Ben su, o safi alev! Ben duru, kırılgan, narin, akışkan… O her zaman cüretkâr, hep sıcak, kırmızı… ’’ Yok’’ mu olurduk birleşirsek, ‘’kor’’ mu? Ateşle barutun dünyevî zehrini taşıyan bir aşk olurdu bu… Kat be kat daha tehlikeli!
  
   Ateş eritir mi suyu hep… Sanmam. Belki alev, bütün berraklığıyla kabullenir suyu! ‘’Gel !’’ der! Kalbime gel… Alevimin merkezine; ateşin en sıcak olduğu yere gel! Ben belki korkarım önce. Yanmaktan, yok olmaktan! Ama sen varsın… Sana değmek var! ‘’Sana değmek’’ !

  Ben yağarken, sen yanarsın belki! Büyük bir sabırla beni eriteceğin anı beklerim tüm içtenliğimle. Umutsuzca, umarsızca… Bile bile yanmak işte bu! Sana bile bile yanmak… Ateşe bile bile kapılmak bile ürkütücü gelmez artık bana. Ateş varsa güneşten bile korkmaz kar! Üzerine yağar… Sessiz ama çığlıklarla…

   Bu kadar cesurum artık. Sen yaptın bunu. Sen öğrettin cesur olmayı… Göze almayı. Seni de sen öğrettin sensizliği de… Mutluluğuna değer mutsuzluğum.

    Ateşi bile eritebilen güçlü bir kar tanesiyim ben. Ateşe aşık küçük bir kar tanesiyim ben… Kendisi küçük sevgisi büyük… ''

No comments:

Post a Comment