Wednesday, October 17, 2012

Ses



Hiç ses yoktu.
Hiç hem de.
Bir sevişme sahnesi değildi içeride çekilen.
Olamazdı.
Ancak bir ayrılığın son perdeleri;
İkili,
Son diyalogları olabilirdi bunlar.
Öyleydi nitekim.
Ancak bir yıldız ışığından vazgeçtiğinde,
Bu kadar kırılgan bir yüzeye bürünebilirdi.
Porselen.
Ancak bir parşömen açabilirdi,
Bu denli kusursuz derinlikte bir yarayı.
Öyleydi nitekim!
Ebedi ve ezeli bir sessizlikti bu.
Öylesine güçlüydü ki girdapları;
Yakınında, yöresinde olmayanları çekip,
Soğuruyordu.
Gri rüzgârında.
Griydi evet;
Sessizliğin rengi bu akşam…
En doğru ses rengine bürünüp,
Yuvalarından çıkmayasıca kelimeler bile.
Gri bir vaziyette.
Birçok sessizlik aynı anda yapıyordu aryasını.
Bütün bardaklar çatlıyor; ama bir tanesi bile kırılmıyordu.
Sesten!

Çünkü yoktu.
Bugün ses yoktu.
Hiç ses yoktu.
Hiç hem de.
Bardakları çatlatacak mükemmellikte…

No comments:

Post a Comment